Uzun süredir hayalini kurduğumuz Van ve İshakpaşa Sarayı seyahatimizi gerçekleştirmenin mutluluğuyla yazıyorum. Akdamar Adası ve Kilisesi’nin ilk bahar çiçekleriyle süslenmiş manzarası ve kokusu, 14. Yüzyıldan kalma tarihi Selçuklu mezarlığı içinde tarihe meydan okuyan Halime Hatun türbesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kurduğu şirin mi şirin Van Kedi evi, meşhur Van kahvaltısının dillere destan lezzeti, Muradiye şelalesinin etrafına saçtığı serinlik ve huzur, Doğubeyazıttaki İshakpaşa Sarayı’nın ihtişamı ve Ağrı Dağı’nı ilk kez kendi gözlerimle görmüş olmanın yarattığı sevinç ve ürperti hissi hala hafızamdaki tazeliğini koruyor. Van’da gezilecek yerler ve Van izlenimlerimize geçmeden önce Van deyince aklınızda bişeyler canlandırabilmeniz için şehir hakkında sizi kısaca bilgilendirmek istiyorum.
Van Hakkında Genel Kısa Bilgiler ve Van’ın Kısa Tarihi
Van; Doğu Anadolu bölgesinde yer alıyor. Doğu’da İran, Kuzey’de Ağrı, Batı’da Bitlis ve Siirt, Güney’de ise Şırnak ve Hakkari ile komşu. Van’ın nüfusu 1.1 Milyon civarı ve bu da şehri Doğu Anadolu bölgesinin en kalabalık şehri yapıyor. Ayrıca Türkiye’de nüfusu 1 milyonun geçen 21 şehirden biri. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’ne ev sahipliği yapıyor. Van gölü aynı zamanda Dünya’nın en büyük sodalı gölü. Van’ın kaleleri, kedisi ve kahvaltısı meşhur. Genel olarak küçükbaş hayvancılık yapılıyor. Sanayi alanındaysa ise şeker, çimento, yem ve et ürünleri fabrikaları var.
Van’ın Kısa Tarihi
Van’da tarih boyunca birçok millet hüküm sürmüş. Bunlar sırasıyla: Asurlular, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Bizanslılar, Ermeniler, Selçuklular ve Osmanlılar. Bu nedenle de şehirde birçok medeniyetin izini sürmeniz mümkün. Özellikle Tilkitepe ve Dilkaya Höyüklerinde ve şehirdeki diğer kazılarda ortaya çıkan bulgular, bölgenin neolotik devirden itibaren devam eden kültür varlığını gözler önüne sermektedir. Van’da tarih boyunca birçok medeniyet hüküm sürmüş olsa da şehre damgasını vuranlar şüphesiz Urartular. Zira şehir ilk defa Urartular zamanında yüksek medeniyetler düzeyine çıkmış. Zaten şehri gezerken de bunu farkediyorsunuz. Van’ın sembollerinden biri olan Van Kalesi’nden tutun da tapınaklara, kaya mezarlarına, suyollarına kadar şehirde Urartular’dan kalma birçok eser var. Urartular M.Ö. 6. Yüzyılda tarih sahnesinden çekilince şehir yüzyıllar süren bir sessizliğe bürünüyor. Ta ki M.S. 8. Yüzyılaki Vaspuran Krallığına kadar. Vaspuran Krallığı denilince tabiki akla ilk gelen de Akdamar Kilisesi’dir. Bu güzel kilise bugün sadece Van’ın değil şüphesiz Türkiye’nin de en güzel eserlerinden biri. Vaspuran Krallığıyla beraber Van’da Hristiyan mimarisine ait eserler artmaya başlıyor. Van’ın Türklerin hakimiyetine girmeye başlamasıysa 1045’ten sonra Tuğrul Bey döneminde oluyor. Bölge Malazgirt savaşlarıyla Selçuklu hakimiyetine girince Türk İslam eserleri ortaya çıkmaya başlıyor. Selçuklular’dan sonra bölge sırasıyla İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı devleti egemenliğine geçiyor. Van’ın Osmanlı egemenliğine girmesi 1548 yılında Kanuni’nin Iran üzerine yürümesiyle gerçekleşiyor. Van’ın kısaca tarihini anlatmaya çalıştım, şimdi hadi gelin bu bilgiler ışığında Van’da gezilecek ve görülecek yerlere.
VAN GEZİLECEK YERLER
Van Gölü
Van deyince sizin de aklınıza şüphesiz ilk Van Gölü geliyordur. Biz de gitmeden önce Göl’le ilgili kafamızda bişeyler canlandırıyorduk ancak gidip gördükten sonra çok daha etkilendiğimizi söylemeliyim. Zira Van Gölü beklediğinizden çok daha büyük ve heybetli. Zaten Türkiye’nin en büyük gölü ve Dünya’nın da en büyük sodalı gölü. Vanlılar da göle zaten deniz diyorlar ve bunda oldukça da haklılar J Deniz gibi her yerden görülüyor. Siz de bizim gibi “nasıl oldu da bu koca göl burada oluştu” diye düşüneceğiniz için hemen merakınızı gidereyim. Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırlarında yer alan Nemrut volkanik dağının buzul döneminde patlaması sonucu ortaya çıkan lavların kraterler ve setler oluşturuyor. Van gölü de bu kraterler ve setler sonucu oluşuyor. Göl’ün yaşına 200 bin yıl diyen de var 600 bin yıl diyen de. Van gölü yüzölçümü 3.713 km², uzunluğu 120 km, genişliği 80 km, ortalama derinliği 170 metre civarı ve en derin yeriyse 451 metredir. Göl denizden tam 1646 metre yüksekliktedir. Gölün suyu tuzlu ve sodalı olduğu için ekosistemi hem tatlı su hem de tuzlu ekosistemlerinden farklı. Bu nedenle de göldeki biyolojik yaşam sınırlı ve yaşayan tek balık türüyse inci kefali balığıdır. Göl suyu sodalı olduğu için uzun süre yüzmenin de iyi olmadığı biliniyor. Van Gölü üzerinde 4 tane ada var bunlar sırasıyla: Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuşadası adalarıdır. Bu adalar arkeolojik sit alanı ilan edilmiş durumda. Şehrin birçok yerinden ulaşılabilen Göl Van’ın en büyük çekim merkezlerinden biri.
İnci Kefali
Van’a gitmeden önce böyle bir balıktan ve dahası ilginç hikayesinden habersizdim ve öğrenince de oldukça şaşırdım. İnci Kefali yada diğer adıyla Uçan balık, Van Gölünde yaşayabilen tek canlı türü. İsminde kefal olmasına rağmen, bir sazan türü olan inci kefalinin Dünya’da sadece burada yaşadığı söyleniyor! Bu özel balık her yıl sürü halinde göç ediyor. Nedeniyse Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda üreyememesi. Bu nedenle de akarsulara doğru göç edip yumurtasını oraya bırakıyor ve göle geri döner. Bu göç serüveni her yıl Nisan-Temmuz arası gerçekleşiyor ve inci kefali akıntının tersine yüzerek, hatta şelaleri bile uçup geçerek derelere gidiyor ve orada yumurtluyor. Bu durum tabiki oradakilere görsel bir şölen sunuyor. Hatta her yıl Haziran ayının ilk haftasında Erçiş’de Uçan Balık Festivali gerçekleştiriliyor. Van’ın en önemli değerlerinden biri ve binlerce insanın da geçim kaynağı olan inci kefalini özelikle bu göç dönemindeki kaçak avlanmalara karşı korumak ve neslini devam ettirmek için de çalışmalar yapılıyor. Siz de Van’a giderseniz ve inci kefali sezonuysa göl kenarında bol kalorili ve lezzetli inci kefalinin tadına bakmanızı öneririm.
Akdamar Adası ve Kutsal Haç Kilisesi
Akdamar Adası ve Kilisesi, Van’da en çok sevdiğim yer oldu diyebilirim. Bir mimarlık harikası olan Akdamar Adasındaki Kutsal Haç Kilisesi ve özellikle ilkbahar olduğu için Ada’da ve kilisenin etrafında çiçek açmış badem ağaçları bize tam bir görsel şölen yaşattı. Adanın karşısındaki karlı Artos Dağı manzarasıysa anlatılmaz yaşanır. Akdamar Adası ve Kilisesi’ne nasıl gidilir, bu muhteşem kilise ne zaman yapıldı ve günümüze ulaşana kadar başından ne ilginç olaylar geçti gibi tüm merak ettiğiniz bilgilere birkaç güne kadar yayınlayacağım Akdamar Adası ve Kilisesi yazımdan ulaşabilirsiniz. Ada’nın manzarası da ev sahipliği yaptığı kilise de gerçekten muhteşem ve bence Van’ın en gezilmesi gereken yeri.
Van Kalesi
Van kalesi; şehir içinde, Van il merkezine 5 km mesafede ve yüksek bir kayanın üzerine inşa edilmiş. Kaleye Kuzey tarafından çıkacaksınız burası meyilli olan taraf, Kalenin güney tarafı ise sarp ve dik. Günay tarafının manzarası düz bir ova ve burası aslında Van’ın eski şehir merkezi. Kale tepesinden güney tarafındaki düzlüğe baktığınızda Abbasağa ve Kızıl Minreli camiilerini görebilirsiniz. Urartu Kralı I. Sarduri tarafından M.Ö. 800’lü yıllarda yapılan Van Kalesi Tuşpa adıyla uzun süre Urartu Devleti’nin başkentliğini yapmış. Kale’de Urartulardan ve Osmanlılar’dan kalma kalıntılar yer almaktadır. Kale tepesindeki Süleyman Han Camii ve minaresi de Osmanlı eseridir. Osmanlı döneminde kale tamamen askeri amaçlı kullanılmış. Kaleye çıkmak için biraz tırmanmanız gerekse de sunduğu 360 derece Van manzarası görülmeye değer. Kaleye diğer ören yerlerinde olduğu gibi müze kartla girebiliyorsunuz.
Gevaş Halime Hatun Türbesi ve Tarihi Selçuklu Mezarlığı
Van şehir merkezine 35-40 km mesafedeki Gevaş’ta, tarihi Selçuklu Mezarlığının içinde yer alıyor. Üzerindeki kitabeden 1335 yılında Melik İzzeddin tarafından kızı Halime Hatun için Ahlatlı usta Esed’e yaptırıldığı anlaşılmıştır. Hem Halime Hatun türbesi hem de etrafındaki tarihi Selçuklu mezarlığı Van’da görülmesi gereken en güzel eserlerden. Türbeyi Akdamar adasına gitmek için Gevaş Akdamar adası iskelesine giderken, iskeleye 7 km kala sol tarafınızda göreceksiniz. İki katlı olan türbenin cenazelik kısmına merdivenle iniliyor. Bu türbeyi meşhur eden maalesef hemen arkasına yapılan ve türbenin manzarasını bozan betonarme okuldur. Türbenin hemen arkasındaki bu devasa betonarme yapı, türbenin özellikle kış aylarındaki muhteşem karlı dağ manzarasını bozmuştur. Medyada bu okulun yıkılacağına dair bazı haberler çıksa da henüz bir ilerleme kaydedilememiş. Gezimiz sırasında türbe etrafındaki tarihi selçuklu mezarlığının restorasyona alındığını gördük. Dileriz bu restorasyonla beraber türbe arkasındaki çirkin yapı da yıkılıp, bu güzel tarihi eserlere rahat bir nefes aldırılır.
Muradiye Şelalesi
Muradiye Şelalesi Van’da bir diğer görülmesi gereken yerlerden biri. Tendürek dağından çıkan Bendimahi çayı üzerindeki Muradiye Şelalesi Van şehir merkezine 80 km mesafede yer alıyor. Muradiye Şelalesine gitmek için Van Doğubeyazıt yolunu takip edin. Biz ikinci gün Ağrı Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’na da gideceğimiz için zaten yolumuzun üstüydü. Önce şelalede durup mola verdik ve yanımıza aldığımız Van çörekleri ve ordaki kafeden aldığımız çaylarla kahvaltımızı ettik sonrasında da İshak Paşa Sarayı’na doğru yolumuza devam ettik. Van’dan ortalama 70 km yol gittikten sonra Muradiye tabelasını görürsünüz ancak siz yoldan sapmayın ve devam edin. Zira Muradiye şelalesi Muradiye şehir merkezinde değil de Van Doğubeyazıt yolunun üzerinde sol tarafta yer alıyor. Muradiye’yi azıcık geçtikten sonra solda küçük bir Muradiye Şelalesi tabelası görürsünüz, tabeladan girer girmez şelalı karşınızda kalıyor. İsmini Bağdat seferine çıkan IV. Murat’tan alan şelale Bendi Mahi çayı üzerinde yer alıyor ve her mevsim çevresine ayrı bir manzara sunuyor. İlkbaharda çiçeklerle poz verirken, kışın buzdan bir kristale dönüşen şelale, yazınsa manzarasıyla birlikte ziyaretçilerine muhteşem bir serinlik sunuyor. Siz de İshak Paşa Sarayına gidecekseniz tavsiyem, yola çıkmadan önce Van’da bir fırına uğrayıp yanınıza çörek/börek ne bulursanız alıp yola çıkmak. Şelaleye gelince bir kahvaltı molası verip, karşı kafede çayınızı söyleyin ve manzaranın tadını çıkarın. Kahvaltınız bittikten sonra İshak Paşa Sarayı’na doğru yol alırsınız. Şelale yolun hemen kenarında olduğu için ne ulaşımda ne de vakitle ilgili bir sorun yaşarsınız.
Van Kedisi
Van deyince akla gelen şeylerden biri de kedilerin en tatlılarından olan Van kedisidir. Van kedisi her ne kadar gözlerinin farklı renk olmasıyla meşhur olsa da aslında diğer kedilerden ayrılan birçok özelliği var. Kedileri seviyorsanız Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kurduğu Van Kedi Evi’ni gitmenizi kesinlikle öneririm. Hatta sevmiyorsanız ve fobiniz varsa bile gidin. Neden mi? Çünkü çocukluktan beri kedi fobisi olan ve kedi görünce masalara çıkan bir arkadaşımın Van kedi evinde minik bir Van kedisini severek bu fobiden kurtulduğuna bizzat tanıklık ettik! Üniversite yıllarında kedi görünce masadan masaya atlayan arkadaş (Derya) minik bir Van kedisini severek resmen korkularını geride bıraktı!:) Bunun mümkün olacağını bilsek emin olun yıllar önce kendi ellerimizle götürürdük:) Üniversitenin Van kedilerini korumak, saflaştırmak ve neslini devam ettirmek için kurduğu bu güzel evin buradaki internet sitesinde birçok ilginç bilgi bulabilirsiniz ancak kısaca bahsetmem gerekirse; Van kedileri’nin bazılarının gözleri turkuaz, bazılarının kehribar(sarı) bazılarınınsa bir gözü turkuaz ve bir gözü kehribar oluyor. Van kedi evinde gözdeki bu çift renk olayının bir kusur yani genetik bir bozukluk sonucu olduğunu öğreniyoruz. Çok ilginç bir bilgi. Van kedileri insanları çok seviyor, bembeyaz renkteler, suya ve yüzmeye bayılıyorlar, avcılık konusunda oldukça kabiliyetliler, çiftleşmede dişiler erkeği seçiyor ve bir batında 4 tane doğurabiliyorlar. Dilerseniz belli dönemlerde yavru da satın alabiliyorsunuz buradan. Fiyatları da 250-750 lira arası. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kedi evini kesinlikle ziyaret edin, pişman olmayacaksanız.
Meşhur Van Kahvaltısı
Türkiye’nin en meşhur kahvaltısı olan Van kahvaltısı Van’a gitmeniz için başlı başına bir sebep. Van’da böyle lezzetli ve zengin bir kahvaltı geleneğinin oluşmuş olmasının tabiki farklı nedenleri var. Van kahvaltısı nedir, Van’da kahvaltı yapılacak yerler, kahvaltıda neler var gibi tüm sorulara birkaç gün içinde yayınlayacağım meşhur Van kahvaltısı yazımdan ulaşabilirsiniz.
Van’daki gezimizi 2 gün yani Cumartesi sabah gidiş Pazar akşamı dönüş olarak planladık. İlk gün Van’daki yerleri gezdikten sonra ikinci gün sabahtan Muradiye şelalesi ve oradan da Ağrı Doğubeyazıttaki İshak Paşa Sarayı’na gittik. İshak Paşa Sarayıyla ilgili ayrı bir yazı yazacağım için burada başlık açmadım. İlgili yazıyı da ekleyince linki buraya eklicem. Bizim Van’da gezip gördüklerimiz kısaca bu şekilde. Ancak sizin daha fazla zamanınız olursa; Van’ın Gürpınar ilçesi sınırlarında yer alan ve tarihi Urartular’a kadar uzanan ve bir Kürt kalesi olan Hoşap Kalesini, Van Merkeze bağlı Yukarı Bakraçlı Köyü’nde yer alan ve yapımı 8. Yüzyıla kadar giden Yedi Kiliseyi, Altınsaç köyünde Van Gölü’ne bakan bir manzarada inşa edilen ve tarihi 13. Yüzyıla kadar giden Altınsaç Kilisesini, Başkale ilçesinin Yavuzlar köyünde yer alan ve barındırdığı peri bacalarıyla Kapadokya’yı aratmayan Vanadokya’yı (Van Peri Bacaları) ve son olarak da Türkiye’deki en önemli Kuş Cennetlerinden biri olan ve Flamingo gibi değişik kuş türlerine de ev sahipliği yapan Erçek Gölü Kuş Cenneti’ni de görmenizi öneririm. Van ile ilgili izlenimlerim şimdilik bu kadar, diğer yazıları da zamanla paylaşıyor olacağım.
Şimdilik sevgiyle kalın! Gezibo
2 comments
Finlandiya’da ekmege yag surup yiyorlar kahvtida baska bisey yok. Ilk geldigimde kayin valideyi bize kahvaltiya cagirdim. Ne kadar cok sey var diyo. Van kahvaltisini gorse kafayi yer 😀
🙂 Avrupa’nın genelinde böyle diyebiliriz, kahve ve kruvasan ile geçiştiriliyor. Bizim içinse çok hassas bir konu, en çok da yurt dışında fark ediyoruz bunu. Van kahvaltısıysa anlatılmaz yalanır gerçekten 🙂 Sevgiler.