Rönesans’ın beşiği Floransa
İtalya’nın Toskana bölgesinin başkenti Floransa, sadece bu bölgenin değil aynı zamanda bütün İtalya’nın sanat, tarih ve kültür başkenti konumunda. Sanat tarihi açısından bir hayli önemli olan şehir, Dünya’nın şimdiye kadar gördüğü en zengin kültür patlamasından, yani Rönesans’tan, arta kalan bina, tablo, heykel ve fresklerle dolup taşıyor. Sadece o döneme değil, o dönemden sonraki bütün çağlara damgasını vurmuş birçok yazar, sanatçı ve bilim adamı bu güzel şehirde yaşamış ve izler bırakmıştır. Dünya’nın en güzel dondurmasını elinize alıp Floransa sokaklarında yürürken; Dante, Machiavelli, Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Botticelli gibi dünyaca ünlü yazar ve sanatçıların her gün yürüdüğü sokakları arşınladığınızı düşünebiliyor musunuz?
Bu nedenledir ki Floransa aşığı olan bir yazarın söylediği “Floransa’da gezmek her gün sürpriz bir partiye katılmak gibidir” lafına katılmamak elde değil. Gerçekten de bu büyüleyici şehrin sokaklarında yürürken her köşe başında sizi hayretler içinde bırakacak bir sanat eserine rastlamanız mümkün. Floransa adeta bir Açıkhava müzesi! Hadi şimdi gelin hep beraber Rönesans hazinelerinin şehirdeki sayısız müze, kilise ve galeriyi süslediği ve barındırdığı canlı pazarları ve dolup taşan parklarıyla Rönesans’ın beşiği olan Floransa’yı keşfe çıkalım. Bu yazıda; Floransa seyahatimizi nasıl planladığımıza, gezi rotamızı nasıl oluşturduğumuza ve Floransa’nın gezilecek ve görülecek yerlerini fotoğraflar ve ilginç bilgiler eşliğinde anlatmaya çalışacağım. Ancak Floransa’ya ne zaman gidilir, şehri gezmek için kaç gün gerekli, Floransa havaalanı ve tren istasyonundan şehir merkezine ulaşım, Floransa müzelerinin çalışma saatleri ve giriş ücretleriyle Firenze Card gibi birçok bilgiye Floransa’ya gitmeden önce bilmeniz gereken pratik ve faydalı bilgiler yazımdan ulaşabilirsiniz.
Floransa seyahatimizi nasıl planladık
Avrupa’da birçok şehre gitmemize rağmen İtalya’ya hiç gitmemiştik. Birçok kişinin ilk Avrupa seyahatlerinde gittiği İtalya ve İspanya gibi güzel ülkeler bizde çeşitli nedenlerden ötürü sona kaldı. Derken İtalya’ya gitmeye karar verdik ama gideceğimiz yer ne Roma ne de Venedik’ti. Bu popüler yerlerden önce, sarı ve yumuşak tepeleri ve servi ağaçlarıyla muhteşem manzaralar sunan Toskana’yı görmek istiyorduk. Floransa da Toskana bölgesinin başkenti ve Rönesans’ın doğduğu şehir olduğu için başlangıç noktamız olacaktı. Ancak önceki yazıda da belirttiğim gibi İstanbul’dan Floransa’ya direkt uçuş bulunmuyor. Biz de biletlere bakarken hem yakınlığı hem de uçak biletlerinin uygunluğu nedeniyle Bologna’ya gitmeye karar verdik. Bologna’ya gidip bir buçuk gün bu güzel şehri gezip, sonra trenle Floransa’ya geçip oraya da 3 günümüzü ayırdıktan sonra Floransa’dan araba kiralayıp 5 gün boyunca Toskana ve Chianti bölgesinin köylerini gezecektik. Öyle de yaptık. Dolayısıyla Floransa, seyahatimizin ikinci durağı. Bologna seyahatimizi yazdığım Bologna gezi rehberi yazısına şu linkten ulaşabilirsiniz. Bu yazının devamında okuyacağınız Floransa gezi rehberinde, şehirde görülmesi gereken yerleri gerçekten de önemli ve ilginç tarihi bilgiler ve fotoğraflarla anlatmaya çalıştım. Eğer Floransa’da görülecek yerler hakkında sayfalarca kitap okumaya gerek kalmadan, buralar hakkında kısa, önemli ve ilginç bilgiler öğrenmek istiyorsanız yazı tam da size göre. Zaten bunu yazma amacım da bu, yazıcıdan çıktısını alıp, yola koyulabilirsiniz! Hadi başlayalım o zaman!
FLORANSA’DA GEZİLECEK YERLER
Piazza del Duomo Meydanı (Duomo/Santa Maria del Fiore Katedrali, Battistero/Vaftizhane, Campanile/Çan Kulesi)
Burası Floransa’daki sanat yolculuğunuza başlayacağınız en önemli meydan diyebilirim. Duomo meydanı; barındırdığı eserlerden ötürü Floransa’nın en meşhur meydanı ve Floransa’ya giden herkesin de ilk uğrak yeri. Floransa’nın göz bebeği meşhur Duomo (ya da Santa Maria del Fiore Katedrali), katedrali daha da ilginç kılan Brunelleschi’nin tasarladığı ve antik çağdan bu yana yapılanların en büyüğü ve bir Orta çağ mühendislik harikası olan kubbesi, Floransa’nın en eski yapısı olan Vaftizhane ve Floransa ve çevresinin en güzel manzarasını sunan çan kulesi Campanile bu meydanda yer alıyor. Duomo meydanındaki bu yapılar gerçekten de hem Floransa’nın sembolü hem de dünya sanat tarihi açısından çok önemli bir yere sahipler. Üstelik bu eserlerin her birisinin de sizi şaşırtacak derecede ilginç tarihi özellikleri var. Bu nedenle ilerleyen günlerde Santa Maria del Fiore Katedrali, Brunelleschi Kubbesi, Floransa’daki ilk yapı olan Vaftizhane ve çan kulesi Campanile hakkında ilginç bilgiler ve fotoğraflara paylaşacağım ayrı bir yazı yazmayı planlıyorum.
Piazza della Signoria Meydanı
Piazza del Duomo nasıl şehrin dini merkezini oluşturuyorsa, Piazza de della Signoria da yüzyıllardır şehirdeki sivil yaşamın merkezi konumunda. Bu meydanda göreceğiniz şeyler sırasıyla: Palazzo Vecchio (Eski Saray), meydanda yer alan meşhur heykeller ve meydanın sağındaki üç kemerli yapı Loggia della Signoria (ya da Loggia dei Lanzi) galerisi ve içerisindeki heykeller. Bu meydan barındırdığı eserlerden ötürü Floransa’nın küçük bir özeti diyebilirim. Şimdi bu meydanda yer alan eserlere sırayla bir göz atalım.
Palazzo Vecchio (Eski Saray): Yedi yüzyıl boyunca kent yönetiminin merkezi olan Eski Saray bugün de Floransa Belediye Sarayı olarak kullanılıyor. Yapımına 1299 yılında muhtemelen Duomo’yu yapan mimar Arnolfo di Cambio tarafından başlanmış ve 1322’de tamamlanmış. 1540’da Grandük I. Cosimo buraya taşınıp 9 yıl yaşadıktan sonra Palazzo Pitti’ye taşınmış. Bu nedenle de ismi Eski Saray olmuş. İç avlu ve meclis salonuna (Salone deş Cinquecento) Giorgio Vasari’nin muhteşem dekorasyonu damga vurmuş. Saray’ın tepesindeki çan zamanında halkı toplantılara çağırmak, yangın, sel ve düşman saldırılarına karşı uyarmak için kullanılıyordu. Biz haddinden fazla müze ve kilise gezince Palazzo Vecchio’ya girmek istemedik açıkçası. Siz de bizim gibi meydanda dolaşıp içeri girmeyecekseniz ya da girmeden içeriyi görmek istiyorsanız Dan Brown’ın kitabından uyarlanan İnferno (Cehennem) filmini izlemenizi kesinlikle öneririm. Zira filmde hem Floransa’nın başka yerlerinden hem de Palazzo Vecchio’dan birçok muhteşem görüntü var.
Piazza della Signoria meydanındaki eserler: Meydanda durup saraya ön tarafından bakarken soldan sağa yer alacak eserler sırasıyla şöyledir: Grandük I. Cosimo’nun atlı heykeli (Giambologna bu atlı heykeli 1595’te Toskana’yı egemenlik altına alan I. Cosimo anısına yapmıştır), Neptün Çeşmesi (Ammanatinin Toskana’nın denizcilik zaferlerini anmak için yaptığı çeşmede, etrafı su perileriyle çevrilmiş Roma deniz tanrısı yer almaktadır), Marzocco (Elinde bir arma olan bu Aslan heykeline Marzocco deniyor ve Marzocco Floransa hanedanının arması. Donatello’nun yaptığı ve orijinali bugün Bargello müzesinde yer alan Marzocco’nun meydandaki bu versiyonu kopyadır), Judith ve Holofernes (Donatello’nun eseridir ve aslı Palazzo Vecchio’da bulunuyor), Davud heykeli (Michelangelo’nun yaptığı meşhur Davud heykeli 1873 yılına kadar bu meydandaydı, 1873’te orijinali buradan alınıp Galleria dell’ Academia’ya götürülmüş ve yerine de bu kopyası konulmuş), Herkül ve Cacus (Bandinelli 1533’te Davud’a eşlik etsin diye yapmıştır).
Loggia della Signoria / Loggia dei Lanzi: Meydanın doğusundaki üç kemerli yapı olan galeri, devlet törenleri sırasında hava şartlarından korunmak için yapılmış. Antik Roma heykelleriyle donatılan galeride birçok eser var ancak en önemlileri iki tanesi: Perseus (Benvenuto Cellini’nin 1554’te yaptığı ve yılan başlı canavar Medusa’nın başını tutan heykel Avrupa’nın en büyük bronz heykellerinden biri olması nedeniyle oldukça önemlidir) ve Sabin Kadınlarının Kaçırılması (Giambologna’nın 1583’te yaptığı meşhur eser tek bir mermer bloğundan yontulmuştur). Galerinin üstündeki terasın Uffizi galerisinin kafesi olduğunu ve bu meydanın ve Palazzo Vecchio’nun güzel bir manzarasını sunduğunu da not etmenizde fayda var.Uffizi’yi gezerseniz odaları bitirdikten sonra bu kafeye çıkacaksınız.
Ponte Vecchio (Eski Köprü)
Ponte Vecchio yani Eski Köprü, Floransa’nın en bilindik sembollerinden biri. Bugünkü hali 1345 yılında inşa edilen köprü şehrin en eskisi ve 2. Dünya savaşındaki bombardımandan da kurtulabilen yegâne köprüdür. Rivayete göre Naziler şehirden çekilirken Hitler, Mareşal Kesseling’e köprüye dokunulmamasını emretmiş ve köprü böylece kurtulmuştur. Tarih boyunca köprüyü mesken tutan balıkçı, kasap ve sepici (deri işleme) dükkanları, çöplerini direkt olarak nehre atmaya başladıkları için 1593 yılında Grandük I. Ferdinand tarafından buradan çıkarılmış ve köprüye kuyumcu ve sarraflar yerleştirilmiş. Bunlardan birçoklarının çocukları bugün hala köprünün şirin ahşap renkli dükkanlarında çalışmaktadır. Tarih boyunca sayısız savaş ve sel felaketiyle de mücadele eden köprü, bugün Floransa tarihinin en büyük tanıklarından ve şehri ziyaret eden turistlerinden de ilk duraklarındandır. Ponte Vecchio köprüsünün üstünde Floransa’nın en meşhur sarraflarından ve heykeltıraşlarından biri olan Benvenuto Cellini’nin de büstü yer almaktadır. Turistler başta olmak üzere, birçok sokak çalgıcısı, satıcılar ve portre ressamlarıyla dolu olan köprü her daim kalabalık ve hareketlidir. Köprüyü özellikle gün batımındaki muhteşem Arno nehri manzarasında görmenizi tavsiye ederim.
Vasari Koridoru
Ponte Vecchio köprüsü üzerinde yer alan Vasari Koridoru’nun hikayesi de gerçekten ilginçtir. 1565 yılında Medicilerin mimarı olan Giorgio Vasari tarafından inşa edilen ve yükseltilmiş bir koridor olan bu özel yol, Medicilerin Arno nehrinin her iki yakasında yer alan sarayları Palazzo Vecchio ve Palazzo Pitti’yi o zamanlar ofisleri olan Uffizi üzerinden birbirine bağlıyor ve Medicilerin konutları arasında, halka karışmadan gidip gelmelerine olanak sağlıyordu. Üstelik bu koridorun duvarlarını Rembrandt, Rubens ve Hogarth gibi ünlü ressamların kendi portreleri ve tablolarıyla beraber yaklaşık 1000 eser süslüyor. Vasari koridoru, ziyaretçiler içeride daha rahat hareket edebilsin diye sadece tur şirketlerinin düzenlediği grup gezilerine açılıyor ve maalesef bireysel gezmek mümkün değil.
Uffizi Müzesi ya da Galerisi (Galleria degli Uffizi)
Dünya’nın en iyi Rönesans tablolarının yanında ülkenin erken Ortaçağ, barok ve maniyerist dönemlerinden de birçok eser barındıran Uffizi galerisi, Dünya’nın en eski galerisidir. Galeride başta Hollandalı, İspanyol ve Alman olmak üzere birçok yabancı sanatçının da eserleri bulunmakta. Galeri, Floransalı sanat hamisi Mediciler’in İtalya’ya muhteşem bir armağanıdır. Aslında Uffizi binası, ilk olarak 1560 yılında Medici ailesinin Grandük’ü I. Cosimo için bir ofis dairesi olarak tasarlanmıştı.
Uffizi’deki sanat koleksiyonu da 1581 yılında I. Francesco’nun aile koleksiyonunu buraya taşımasıyla başlamış. Bu tarihten itibaren aile üyeleri yüzyıllar boyunca bu koleksiyona katkı yapmaya ve büyütmeye devam etmişler. Son Medici olarak bilinen ve son Grandük Gian Gastone Medici’nin kızkardeşi Anna Maria Luisa da yüzyıllar içinde toplanan bu muhteşem koleksiyonun hepsini, 1737 yılında, Floransa’dan asla çıkarılmaması koşuluyla, Floransa halkına bağışlamış ve bugün Floransa’yı ziyaret eden herkesin Uffizi Galerisi’ni ziyaret edip bu muhteşem eserleri görmesine olanak sağlamıştır. Uffizi müzesindeki eserler 45 odaya yayılmış. Zamanınız varsa müzedeki bütün odaları gezebilirsiniz ancak ben size Uffizi müzesinde mutlaka görmeniz gereken bazı meşhur eserleri söylemek istiyorum.
Uffizi müzesindeki görülmesi gereken eserler sırasıyla şöyledir: 8. Oda’da Piero della Francesca’ya ait Urbino Dükü ve Düşesi portresi. 10-14. Odalardaki Boticelli eserleri, bunların başında meşhur Venüsün doğuşu ve İlkbahar (Primavera) var. Bunlar Uffizinin en meşhur eserleri olduğu için bu odalar her daim en kalabalık odalardır. 18. Oda’daki Tribüne adı verilen ve Medicilerin en çok sevidikleri eserleri koymak için özel olarak yaptıkları bölüm. 25. Oda’da Michelangelonun Uffizi’deki tek tablosu olan Kutsal aile ya da Doni Tondo yer alıyor. 28. Oda’daki Tiziano’nun meşhur Urbino Venüsü ve 38. Odadaki ayağından diken çıkaran çocuk Uffizi’nin diğer meşhur eserlerinden. Ayrıca Uffizi müzesini gezerken Arno nehrine bakan ve Uffizi’nin doğu ve batı kanadını birleştiren Arno koridoru’nun manzarasına göz atmayı unutmayın. Arno koridorunun pencerelerinden Floransa’nın güney tepelerini ve Ponte Vecchio’yu izleyebilirsiniz. Son olarak 45. Odadan sonra çıkacağınız Uffizi kafesi Piazza della Signoria meydanındaki galerinin üst katıdır. Müzeyi gezdikten sonra burada kahvenizi alıp meydanın ve Palazzo Vecchio Sarayı manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Galleria dell’ Accademia Müzesi
Duomo meydanına kuzey tarafından bağlanan Via Ricasoli 60 numarada yer alan bu müzenin en meşhur eseri Michelangelo’nun Davud heykeli. Bu müzeyi gezdikten sonra İtalyanların sanat eserlerini değerlendirme konusunda ne kadar başarılı olduklarını bir kez daha anladım diyebilirim. Zira müzeyi ziyaret eden ziyaretçilerin yüzde doksanı sırf Michelandelo’nun Davud heykeli için geliyor. Bu arada Davud deyip de geçmeyelim, bu şöhretin oldukça haklı nedenleri var. Michelangelo Davud’u tek bir heykel parçasından yapmış. Üstelik söz konusu mermer ince ve damarlı bir blok olduğu için üzerinde çalışılamayacak kadar hasarlıymış ve aralarında Leonardo Da Vinci gibi birçok sanatçı Toskana tepelerinden getirilen bu parçadan hiçbir şey çıkaramamışlar. Michelangelo 3 yıl gibi bir sürede bu hasarlı mermer parçasından belki de sanat tarihinin en meşhur heykelini yapmayı başarmış. Davud heykeli katedralin bakımından sorumlu Opera del Duomo tarafından 1501’de ısmarlanmış ve bittikten sonra da Piazza della Signoria’ya dikilmiş. 1873 yılında açık hava şartları saçındaki ve göğsündeki yaldızları kaybetmeye başlayınca kaldırılıp Galleria dell’ Accademia’da sergilenmeye başlanmış. Dikkat ettiğinizde heykelin mükemmel olduğu kadar vücut oranlarının da ilginç ve orantısız olduğunu fark edeceksiniz. Kolları fazlasıyla uzun ve kafasıysa gereğinden fazla büyüktür. Müzede Michelangelo’nun Papa II. Julius’un mezarı için düşündüğü ancak tamamlanamayan 5 heykeli daha bulunmaktadır.
Bargello Ulusal Müzesi (Museo Nazionale del Bargello)
Via del Proconsolo 4 numarada yer alan Bargello müzesi, İtalya’nın en önemli Gotik ve Rönesans heykel koleksiyonlarından birine sahiptir. İsmini içinde bulunduğu saray Bargello’dan alır. Bu saray 1255’te yapılmış ve Podestà, yani kentin sulh yargıcının makamı olarak kullanılmış. Sonrasında mahkeme, hapishane, işkence ve idam yeri olarak da kullanılan saray, bugünkü adını 1574’te, Mediciler, Podestà görevini iptal edip binayı Bargello, ya da emniyet müdürüne verdikten sonra almıştır. Biri zemin katta biri de 1. Katta yer alan 2 heykel salonuyla beraber müzede ayrıca halı, kilim, gümüş eşya, mine, fildişi, cam eşya ve diğer değerli sanat eserlerinden oluşan koleksiyonlar da yer almaktadır. Müzenin hemen girişinde sizi karşılayan güzel avlu eskiden idam yeri olarak kullanılıyormuş. Avlu duvarlarında asılı olan amblemler de yüzyıllar boyunca bu sarayda görev yapmış Podestà’lara yani yargıçlara aittir. Zemin kattaki heykel salonuna damgasını vuran Michelangelo’dur. Heykeltıraşın 22 yaşında yaptığı “Baküs”’üyle beraber “Meryem Ana ve Çocuk” ve “Brütüs” büstü en ilgi çekicileridir. Üst kata damga vuran ise Donatello’dur. Donetallo’nun meşhur çift cinsiyetli heykeli “Davud”la beraber silah ustalarının loncası için yaptığı “Aziz George”, Orsanmichele için yaptığı “Aziz George ve Ejderha”, mermer bir “Davud”, çıplak çocuk figürü olan “Atys-Amorino” ve Floransa’nın hanedan armasının simgesi olan “Marzocco” gibi eserleri buranın en ünlüleridir. Bargello müzesinin ilginç çalışma saatleri olduğu için bunları not etmenizde fayda var. Pazartesi’nin yanında öğleden sonraları da kapalı olan müze ayın 1., 3., 5. Pazartesisi ve 2. Ve 4. Pazarı da açık. Siz her ihtimale karşı gitmeden önce şuradaki internet sitesinden çalışma saatlerini kontrol edin.
San Lorenzo Kilisesi (Basilica di San Lorenzo)
San Lorenzo Kilisesi Floransa’nın en eski kilisesidir. 2393’te inşa edilen yapı uzun yıllar kentin katedrali olarak hizmet vermiş. Mediciler’in 15. Yüzyılda yaptığı bağışlar sayesinde Brunelleschi’nin klasik Rönesans üslubuyla tekrar yapılmıştır ve bugün Rönesans’ın önemli yapıtları arasında gösterilmektedir. Kilise kürsülerindeki muhteşem bronz rölyefler, bu kilisede gömülü olan Donatello’ya aittir. Kilisenin ön cephesi tamamlanamamıştır. İçeride Cosimo’nun babası Giovanni Bicci de Medici tarafından yaptırılan ve onunla aile fertlerinin bazılarının mezarının bulunduğu Sacrestia Vecchia şapeli yer alır. Bu şapel Brunelleschi’nin tasarımı. Kilisede ayrıca 15 bin el yazmasını barındırmak için yapılan Biblioteca Medicea Laurenziana kütüphanesi de görülmeye değer. Kütüphanenin girişini ve tepesindeki okuma odasını da Michelangelo tasarlamış. Kütüphane, Pazar günleri tamamen, haftanın diğer günleriyse öğleden sonra kapalı, not etmenizde fayda var.
Medici Şapelleri (Cappelle Medicee)
Medici Şapelleri, San Lorenzo Bazilikası’na bağlı 3 bölümlük bir kompleks olan Medici mozolesidir ve bence Floransa’da kesinlikle gezilmesi gereken yerlerden biri. Girişi ücretli. İlk bölüm ailenin daha az önemli aile fertlerini içerirken, aşırı süslü olan ikinci bölüm Capella dei Principi ya da Prensler Şapeli, 6 Medici Grandükünün gömüldüğü yerdir. Merdivenleri tırmanıp bu bölüme çıktığınızda güzelliği karşısında hayretler içerisinde kalacak ve buraya neden Mediciler’in en pahalı projesi dediklerini anlayacaksınız. Muheşem bir ustalıkla duvara yapılan mezarların her biri birbirinden ilginç. Mezarlar kadar, duvardaki süslü mermerler ve Mediciler’in egemenliğinde olan başlıca 16 Toskana kentinin taş armaları da dikkatinizi çekecek. 1604’te başlanan bu yapının masrafları, son hanedan mensubu 1743’te öldüğünde bile hala ödeniyormuş, maliyeti düşünebiliyor musunuz? Şapeldeki son bölüm olan Sacrestia Nuova’daki üç mezarı da Michelangelo yapmış. Sağdaki mezar Muhteşem Lorenzo’nun torunu olan Lorenzo’ya, karşısındaki Muhteşem Lorenzo’nun küçük oğlu Giuliano’ya, üçüncüsü de Muhteşem Lorenzo ile kardeşi Giuliano’ya ait. Michelangelo’nun Muhteşem Lorenzo’nun torunu olan Giuliano de Medici için tasarladığı ve Gündüz-Gece figürlerini tasarladığı mezar, heykeltraşın en önemli eserleri arasında yer almakta.
Santa Croce Kilisesi
Santa Croce, birçok özelliğiyle Floransa’nın en ilgi çeken kiliselerinden biri. Özellikle Giotto’nun yaptığı fresklerle bir sanat tapınağı havasında olan bu kilise; Michelangelo, Galileo ve Machieavelli gibi 270 tanınmış ismin mezarına da ev sahipliği yapıyor. Michelangelo’nun mezarı 1570 yılında Giorgio Vasari tarafından yapılmış ve heykeltraşın naaşıysa ölümünden 10 yıl sonra Roma’dan buraya taşınmıştır. Kilisenin yapımına varlıklı aileler tarafından büyük yardımlar yapılmış ve bu ailelerin isimleri kilisede yapılan şapellere verilmiştir. Bu şapellerden en meşhuruysa Brunellechi’nin tasarladığı ve Luca Della Robbia, Giuliano Maiano ve Desiderio da Settignano’nun dekore ettiği Capella dei Pazzi’dir. Kilisenin sağında yer alan ve çeşitli tabloların yer aldığı Museo dell’ Opera di Santa Croce için aldığınız biletle bu şapele de girebilirsiniz. Santa Croce kilisesi, şehrin ilginç ve eski meydanlarından birinde yer almaktadır. Fransiskenler tarafından yaptırılan kilisenin yapılış nedenlerinden biri de o dönem şehrin diğer ucunda yapılmakta olan ve Dominikenlerin ana kilisesi olan Santa Maria Novella’ya rakip olmaktır.
Orsanmichele Kilisesi
Floransa’nın sadece yayalara açık ana caddesi Via dei Calzaiuoli üzerinde yer alır. İsmini 7. Yüzyılda burada yer alan küçük bir kiliseden alıyor. Sonraki tarihlerde birkaç kez yapılmış olan kilisenin üst katı kıtlık ve kuşatma dönemlerinde tahıl ambarı olarak da kullanılmış. Şuanki kilisenin dış görünümünü süsleyen heykellerin kendisi kadar hikayeleri de ilginçtir. Kilisenin süslenmesi görevi esnaf birliğine veriliyor. Dolayısıyla her lonca, dışardaki nişlerden birini kendi koruyucu azizinin heykeliyle süslüyor. Binanın dışını süsleyen bu heykelleri ve süslemeleriyse Donatello, Ghiberti, Verocchio ve Luca della Robia gibi isimler yapıyor. Bugün bu heykellerden bazılarının yerinde kopyaları duruyor, orijinalleriyse şehrin müzelerinde ziyaretçilerini bekliyor. Kilisenin bir diğer ilgi çekici özelliğiyse meşhur Andrea Orcagna tarafından yapılan dua yeri “tabernakl”dır.
Santa Maria Novella Kilisesi
Floransa’nın en önemli kiliselerinden biri olan Santa Maria Novella, kentteki Dominiken tarikatının ana kilisesidir. Ön cephesi Floransa’nın Vaftizhanesi ve San Miniato Al Monte Kilisesi örnek alınarak yapılmıştır. 11. Yüzyıldan kalma bir kilisenin yerine 1246’da yapılmaya başlanan kilisenin içinde üç önemli fresk dizisi var. Kilisedeki birinci fresk dizisi Capella di Filippo Strozzi şapelinde, bankacı Filippo Strozzi’nin maddi desteğiyle Filippino Lippi tarafından (1489-1502) yapılmıştır. Bankacının mezarı da şapelin arkasında yer almaktad. Domenico Ghirlandaio’nun çalışması olan ikinci fresk dizisi (1485-1490) kilise altarı’nın yanındaki rahip bölümündedir ve bu freskler de yine bir bankacı olan Giovanni Tornabuoni tarafından desteklenmiştir. Üçüncü fresk dizisi de Capella Strozzi şapelinde Filippo Strozzi’nin bankacı atalarından Tommaso Strozzi’nin desteğiyle Nardo di Cione tarafından yapılmıştır (1350-1357). Kilisenin solundan girilen müzenin girişindeki Chiostro Verde’deki (Yeşil ibadethane) freskler ve ibadethanenin çıkışındaki Cappellone degli Spagnuoli’deki (İspanyol şapeli) freskler de görülmeye değer. Kilisenin yer aldığı Santa Maria Novella meydanıysa Floransa’daki güzel ve renkli meydanlardan biridir.
Michelangelo Tepesi – Meydanı (Piazzale Michelangelo)
Burası Floransa’ya giden birçok kişinin gün batımını ve Floransa’nın çatı manzaralarını izlemek için gittiği yerdir. Akşama doğru Arno nehrinin güneyine geçip Michelangelo tepesine doğru yürümeye başlarsanız, sizinle beraber tepeye yürüyen kalabalıktan yalnız olmadığınızı görürsünüz. 1860’da Guiseppe Poggi tarafından düzenlenen meydanda Michelangelo’nun heykellerinin kopyası ve hediyelik eşya tezgâhları yer almaktadır.
San Miniato Al Monte Kilisesi ve manzarası
Burası özellikle manzarasından ötürü Floransa’da en sevdiğim kilise diyebilirim. Oltrarno’nun yeşilliği içerisinde tepeye kurulmuş olan San Miniato Al Monte Kilisesi hemen hemen kentin her yerinden görülebiliyor. Michelangelo tepesinden yukarıya doğru yürüyerek ulaşabileceğiniz bu kilisenin manzarası Michelangelo tepesinden bile daha güzel. 1013 yılında yapımına başlanan kilise, İS 250’de burada şehit edilen ve gömülen Aziz Miniato’ya adanmış. Kilisenin muhteşem renkli bir mermer cephesi vard ve kilise bilinçli olarak Roma eserlerine benzetildiği için Orta çağ boyunca da çok kez antik Roma yapısı sanılmış. İçeriye girdiğinizde sizi 1207’de yılında yapılan muhteşem bir yer döşemesi karşılar. Sütun ve sütun başlarının çoğuysa eski Roma ve Bizans yapısıdır. Kilisede bir yer altı odası ve iki tane de şapel var. Şapellerden Cappella del Cardinale del Portogallo (1473); Antonio Rossellino, Alesso Baldovinetti ve Luca della Robbia’nın heykel ve tablolarını barındırması nedeniyle İtalya’nın büyük Rönesans hazinelerinden biri olarak kabul ediliyor. Michelangelo tepesine kadar çıktıysanız biraz daha yukarı yürüyüp bu güzel kiliseyi ve sunduğu muhteşem Floransa manzarasını görmelisiniz.
Palazzo Pitti Sarayı ve Boboli Bahçeleri
Palazzo Pitti, Floransa’da Arno nehrinin güneyinde görülmesi gereken yerlerden biri. Önceleri Pitti ailesine ait olan saray, Pittiler iflas edince 1549’da Dük I. Cosimo ve karısı Toledolu Eleonora tarafından satın alınmış ve Medicilerin resmi ikametgahı olmuştur. Yıllar geçtikçe genişletilen saray bugün içerisindeki müze ve sanat galerileriyle ziyaretçilere açık. Pitti Sarayı’ndaki Galleria Palatina, Uffizi müzesinden sonra Medicilerin Floransa’daki en önemli aile koleksiyonu olarak kabul ediliyor.
Palazzo Pitti’nin arkasındaysa Floransa’nın ana bahçesi olan ve I. Cosima tarafından 1549’da yaptırılmaya başlanan Giardino di Boboli ya da Boboli Bahçeleri uzanıyor. 1766’dan bu yana halka açık olan bu bahçe; servi ve çam ağaçlarıyla kaplı olan şekilli bahçeler, yürüyüş yolları ve çeşmelerle Floransalılar için huzurlu bir kaçamak yeri.
Floransa, barındırdığı tarihi ve doğal güzellikleriyle İtalya’nın kültür, tarih ve sanat başkenti olduğu için şehirde gezilecek yerler de bu anlattıklarımla sınırlanamayacak kadar fazla. Ancak bu yazıyı bir hayli uzattığım için şimdilik bu temel yerlerle sınırlı tutuyorum. Floransa’ya gitmeden önce Floransa hakkında bilmeniz gereken pratik ve faydalı bilgiler yazıma da göz atabilirsiniz. Her türlü soru ve önerilerinizi ya da yazıya eklemek istediklerinizi aşağıdaki yorum kısmından paylaşırsanız sevinirim.
Şimdilik sevgiyle kalın 🙂 Gezibo.
4 comments
Floransa, sokak sokak yürüyerek gezilmesi gereken bir yer ?
Kesinlikle. Her sokak sürprizlerle dolu. Yürümesi en keyifli şehirlerdem, özellikle Arno nehrinin kenarı ve Ponte Vecchio civarları 🙂 Sevgiler.
elinize sağlık, güzel bir paylaşım
Çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Sevgiler 🙂