Kısaca Bologna Hakkında Bilgiler
İtalya’nın 20 bölgesinden biri olan Emilia-Romagna’nın başkenti konumundaki Bologna; iyi korunmuş tarihi, İtalya genelinde ün yapmış meşhur mutfağı ve zengin ve soylu geçmişiyle İtalya’nın en güzel şehirlerinden biri. Hani her şehrin bir ünvanı vardır ya, yedi tepeli şehir dediğimiz gibi İstanbul’a. İşte İtalya’da da durum böyle. Roma’ya ölümsüz, Venedik’e huzurlu, Floransa’ya mutlu şehir demişler. Ancak Bologna bir tek ünvanla yetinmemiş ve üç tanesini birden kapmış ve üstelik her biri için de oldukça haklı nedenleri var. Bologna la dotta “bilmiş Bologna” denilmiş, zira Dünya’nın ilk üniversitelerinden biri olan Bologna üniversitesi 1088 yılında kurulmuş ve şehir aynı zamanda bir üniversite şehri. Bologna la rossa yani “kızıl Bologna” denilmiş çünkü taa ortaçağdan beri göz kamaştıran kızıl mimarisi ile herkesi kendine hayran bırakmış. Son olarak da Bologna la grassa yani “şişman Bologna” sıfatını almış ki bunun için az bile söylenmiş bence zira burada kalıp da şişmanlamamak elde değil! Meşhur bolonez sosa(italya’da ragu sos diyorlar) ismini veren şehirde her köşe başında bir restoran ya da şarkütericiye rastlamak mümkün. Bologna aslında bir de arkadlar/revaklar şehri ve hepsi birbirinden güzel! Şehrin abartısız neredeyse tüm cadde ve sokakları revaklarla sarılmış. Öyle ki şehre ilk vardığınızda fotoğraf çekmekten ilerleyemiyorsunuz, tabiî ki maksimum faydanız azaldıkça onlar da sıradanlaşıyor. Taa ki bizde olduğu gibi Bologna’dan ayrılıp da Floransa gibi kafanıza güneş geçirecek bir yere gidene kadar. İşte o zaman değerini tekrar anlıyorsunuz bu güzelim revakların. Bologna’lıların “portico” dedikleri bu revaklar yazın kafanıza güneş geçmesini engellerken kışın da yağmur ve kardan koruyor sizi. Abarttığımızı düşünüyorsanız tekrar söyleyelim, şehrin tarihi merkezinde revaksız bina bulmak neredeyse imkânsız!
Şimdi gelelim sizler için hazırladığım ve Bologna havaalanından şehre ulaşım, Bologna’da gezilecek ve görülecek yerler ve bunlar arasındaki mesafe ve mutfağıyla ünlü Bologna’da yemek yiyecek yerlere kadar çeşitli pratik bilgiler içeren detaylı Bologna gezi rehberine.
Bu arada Bologna gezi rehberi yazısına geçmeden önce İtalya’nın neresine gidecek olursanız olun İtalya hakkında genel bir fikir edinmek ve daha geniş bir perspektiften bakabilmenize yardımcı olabilecek; Kısa ve Önemli İtalya notları, İtalya’ya ne zaman gidilmeli ve nereleri görmeli ve İtalyan mutfağı hakkında muhtemelen daha önce iç duymadığınız ilginç bilgiler yazılarıma da göz atmanızı öneririm.
Bolonya Gezi Rehberi
Bologna’ya ulaşım
İstanbul’dan Bologna’ya hem THY hem de Pegasus’la ortalama 1 saat 50 dakika gibi kısa bir yolculuktan sonra varabiliyorsunuz. 12’de kalkan uçağımız öğleden sonra 13.50’de Bologna Guglielmo Marconi havalimanına iniyor. Pasaport işlemlerini bitirip kontrol noktasını geçtikten sonra hala havaalanının içindeyken ilerde sağda carefour marketi görüyoruz. Market ile ilgili acil bir ihtiyacınız varsa şehre varmadan önce buradan karşılayabilirsiniz aklınızda bulunsun. Bologna havalimanından şehir merkezine ulaşım oldukça kolay. Havaalanı ile şehir merkezi arasında ring yapan ve üzerinde BLQ yazan otobüsler(aerobus) var. Biletler dışarıdan alınabileceği gibi şoförden de alınabiliyor ve ücreti 6 euro. Havaalanı şehir merkezi arası yaklaşık 10 kilometre ve ortalama 20 dakika sürüyor. Şehir merkezine yakın ineceğiniz durağın ismi “Mille (centro citta – City centre)”. Bir sonraki durak ise “Stazione Centrale” dedikleri ve son durak olan tren garı. İki durak arası da zaten yürüyerek 5 dakika. Dönerken havaalanına gelmek için de tren garına gelip, önündeki duraktan yine aynı BLQ numaralı aeorubus’lere biniyorsunuz. Dönerken otobüs içinden bilet alınmıyor dedi şoför ve duraktaki makinelerden almamız gerekti. Bazı şoförler bilet verirken bazıları da makineyi gösterip ordan alın diyor, binmeden sorarsınız aklınızda bulunsun. Havaalanından gelip Mille durağında indikten sonra o cadde üzerinden(Via dei Mille) hiçbir yere sapmayıp düz ilerlerseniz 2 dakikada Via dell’Indipendenza’ya ulaşırsınız. Via dell’Indipendenza caddesi şehrin en büyük caddelerinden biri ve bir ucu tren garına bağlanırken diğer ucu ise şehrin merkezi sayılan Piazza Maggiore meydanına bağlanıyor. Mille durağından bu caddeye çıktığınızda sağa dönüp dümdüz ilerlerseniz yaklaşık 15 dakikada şehrin merkezi sayılan ve Neptün çeşmesi ve San Petronio Bazilikası gibi birçok önemli eseri barındıran ve yan yana yer alan Piazza del Nettuno ve Piazza Maggiore meydanlarına ulaşırsınız.
Bologna’da nerede kalmalı
Öncelikle Bologna’nın yürüyerek gezilmesi çok kolay bir şehir olduğunu söyleyelim. Şehir merkezine yakın nerede konaklarsanız konaklayın şehrin her yerini yürüyerek gezebilirsiniz. Zira Bologna’da gezilecek ve görülecek yerlerin hemen hemen hepsi centro storico dedikleri tarihi merkezde yer alıyor ve birbirine çok yakın, yürüme mesafesinde. Çok kıyı köşe bir yerde konaklamıyorsanız görülecek yerlerin bazısına yürüyerek 5 dakikada bazısınaysa 15-20 dakikada ulaşmanız mümkün. Dolayısıyla Bologna’yı gezmek için bir buçuk iki gün yeterli oluyor. Bizim otelimiz “Albergo delle Drapperie” bir yandan Piazza Maggiore’ye diğer yandan ise Garisenda ve Asinelli kulelerine ikişer dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor. Üzerinde yer aldığı sokak da (Via Drapperie) bizdeki balık pazarını andıran haliyle şehrin en güzel ve şirin sokaklarından biri. Bolonya’nın en özel şarküterisi olan Salumeria Simoni ve 1880’den kalan tarihi fırın Atti Panificio da bu sokakta yer alıyor. Oteli de çok temiz bulduğumuzdan dolayı kesinlikle önerebileceğimiz bir yer. (http://www.albergodrapperie.com) Ancak başta da dediğimiz gibi şehir merkezinde nerede kalırsanız kalın ulaşım sorunu yaşamazsınız. Biz 2 gün boyunca bir kere bile toplu taşıma kullanmadık ve her yere yürüyerek gittik. Şimdi gelelim kızıl şehir Bologna’nın gezilecek ve görülecek yerlerine.
Bologna’da gezilecek ve görülecek yerler
Piazza Maggiore ve Piazza Nettuno / Maggiore Meydanı ve Nettuno Meydanı
Bologna ortaçağ merkezinin ortasında yan yana yer alan bu iki meydan Neptün Çeşmesi, Palazzo Communale ya da Palazzo d’Accursio dedikleri belediye binası, Sala Borsa kütüphanesi, San Petronio bazilikası, Palazzo dei Notai(San Petronio bazikilikasının yanındaki bina) ve ses geçiren bina olarak da bilinen Palazzo del Podesta gibi önemli eserlere ev sahipliği yapıyor. Bu tarihi ve turistik noktaları barındırmanın yanında bu iki meydan aynı zamanda kafe ve mağazalar dahil ilgi çeken bir çok noktaya da yürüme mesafesindeler. Nettuno meydanına nazaran biraz daha büyük olan Maggiore meydanı hem yerlilerin hem de turistlerin gün içerisinde büyük ölçüde yollarını düşürdükleri bir yer gibi duruyor. Meydan, işe gidenlerden tutun da San Petronio kilisesinin merdivenlerinde oturup keyif yapanlara ya da meydanda güvercinlerin peşinden koşturan çocuklara kadar bir çok kişinin müdahil olup renk kattığı hareketli bir sahne gibi. Bu nedenle Maggiore meydanını merkez alarak kafanızda bir gezi planı oluşturup, tarihi ve ilgi çekici yerlerin hepsini kolayca görebilirsiniz.
Neptün Çeşmesi / Fontana del Nettuno
Neptün çeşmesi, Nettuno meydanının gurur kaynağı, şehrin en bilinen simgelerinden biri ve dolayısıyla da en çok ilgi çeken noktası diyebiliriz. 1566 yılında papanın gücünü simgelemek için Giambologna tarafından yapılan çeşmenin ortasında devasa bir deniz tanrısı Neptün heykeli duruyor ve çeşme nympha(peri) ve çocuk melek figürleriyle süslenmiş. 450 yıllık bir tarih olan çeşme şuanda restorasyona alındığı için maalesef gittiğimiz tarihlerde detaylı bir şekilde görüp inceleme fırsatı bulamadık.
Palazzo Communale
Palazzo Communale, Nettuno meydanında yer alıp görülmesi gereken başka önemli bir bina. Aslında burası farklı dönemlerden kalma bir bina kompleksi. Binanın ortasında Papa XIII. Regorius’un heykeli bulunmaktadır. Bina Rönesans kapısıyla da şehrin kamusal gücünü simgeliyor. İçinde mütevazi bir kent müzesi olan Collezioni Communali d’Arte’de birkaç yüzyıla yayılmış Bologna’lı ressamların çeşitli tablolarını görmeniz mümkündür. Yine binanın Neptün çeşmesinin karşısına düşen kısımda bir zamanların borsası şuandaki ise belediye tarafından kullanılan ve insanların buluşma noktası olan Salaborsa kütüphanesi var. Palazzo Communale ile San Petronio kilisesi arasında ise(aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere) 1381 yılında şehrin noterleri tarafından yapılan Palazzo Dei Notai var.
Palazzo del Podestà
Maggiore meydanındaki en zarif binalardan olan Palazzo del Podestà 13. Yüzyıldan kalma bir hükümdar sarayı. Binanın altında kafe restoran ve bir turizm ofisi bulunmaktadır. Binanın en ilgi çekici özelliklerinden biri de bina altındaki kemerlerden birine fısıldadığınızda diğer bir kemerine kulağına dayayan birinin sizi duyabilmesiymiş. Bu nedenle ses geçiren bina olarak da anılıyor. Biz biraz koşturmaktan bu küçük oyuna zaman ayıramadık ancak sizin zamanınız varsa deneyin derim.
San Petronio Bazilikası / Basilica di San Petronio
Şimdi gelelim Maggiore meydanının en heybetli ve muhteşem yapısı olan San Petronio Bazilikası’na. Bologna’nın en büyük ve en önemli kilisesi olan San Petronio, italya’nın gotik kiliseleri arasında da önemli bir yere sahiptir. 1390 yılında temelleri atılan kilise bir 5. Yüzyıl psikoposu ve ardından da kentin koruyucu azizi olan Aziz Petronius’a adanmıştır. Kilise ilk başta bugünkü halinin iki katı büyüklüğünde olacak şekilde düşünülmüş. Eğer düşünüldüğü gibi yapılabilseydi bugün Vatikan’daki San Pietro Bazilikasından bile büyük olacaktı. Ancak yapımının sürdüğü 300 yıl fonda kilise için toplanan fonlar tükendiği için istenildiği gibi yapılamamıştır. Bu yüzden de tuğla cephesi daha önceden tasarlana işlemeler ve mermer kaplamadan mahrum kalmıştır. Ancak Siena’lı meşhur heykeltıraş Jacopo della Quercia’nın yaptığı bir “Meryem Ana ve Çocuk İsa” yontusu (1425-1438) ve birkaç başka süsleme ve işleme için para bulunabilmiştir. Hatta söylenilene göre inşaatın başlangıcından beri kiliseye akıtılan para o kadar fazlaymış ki bu durum Martin Luther King’in Katolikliğe karşı isyan etmesinde bile etkili olmuştur. Zaten içeriye girdiğinizde size sağlı sollu eşlik eden 7 tane devasa mermer kemeri göreceksiniz.
Ancak tüm bunlara rağmen kilisenin içinde sıra dışı sanat eserleri oldukça sınırlıdır. En gösterişli kısım kuzey koridorunda yer alan şapel Capella Bolognini’dir. Burada Giovanni da Modena’nın bir dizi 15. Yüzyıl freski ve Jacopo di Paolo’nun atlar panusu vardır. Kiliseyle ilgili diğer bir ilginç bilgi de Giovanni de Modena’nın çizdiği fresklerde Hz. Muhammed’in cehennemde zebaniler tarafından işkence görerken resmedilmesi. Bu fresk yüzünden kilise 2 kere (2002 ve 2006 yıllarında) saldırı riskine maruz kalmış ancak ikisinde bu saldırılar polisler tarafından engellenmiştir. Kiliseye giriş ücretsiz olsa da Capella Bolognini şapeline giriş 3 euro. Ayrıca kilise içerisinde fotoğraf çektirmek isterseniz de 2 euro verip “photo ticket” bileti almanız gerekmektedir.
Bologna San Pietro Katedrali / Cattedrale Metropolitana di San Pietro
Bologna Katedrali ya da Duomo, Nettuno meydanının kuzeyinde, Via dell’Independenza zerinde yer alan ve tarih boyunca yangın ya da deprem gibi birçok doğal afetten etkilenmiş ve renove edilmiş bir katedral. Şuan ki yapının büyük bir kısmı 16. Yüzyıldan kalma. Katedral içerisinde Prospero Fontana (1579), Ludovico Carracci (1618) ve Marcantonio Franceschini’nin (1740) tabloları ve bir takım 13. Ve 15. Yüzyıl freskler görülebilir. Katedralin karşısında Museo Civico Medievale var. Müzenin başlıca eserleri arasında heykel dalında Alessandro Alegardi’nin “Aziz Michael ve şeytanı”, Bernini’nin çalışmaları, Siena’lı meşhur heykeltıraş Jacopo della Quercia’nın büyüleyici bir “Meryem Ana ve Çocuk, Azizlerle” tablosu ve Giambologna’nın bir “Merkür’üyle, Neptün çeşmesinin bir çalışma modeli bulunmaktadır.
Palazzo/Biblioteca dell”Archiginnasio
San Petronio kilisesinin yanındaki Via dell”Archiginnasio’dan girip az ilerleyince solda karşınıza çıkacak gizli bir hazine gibi Archiginnasio sarayı. Bugün bir kısmı kütüphane olarak da kullanıldığı için Biblioteca dell”Archiginnasio da deniliyor. Yüzyıllar boyunca saygın Bolonya üniversitesinin bir parçası olan saray bence Bologna’da kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri.
Aslında bugün sarayın en çok ilgi çeken kısmı, eski tıp fakültesinde kadavraların teşhirinin izlenildiği amfi olan ve muhteşem güzellikteki ahşap panellerle yapılan Teatro Anatomica’dır. Oldukça küçük olan saray’ın girişi ücretsiz ancak Anatomi tiyatrosunu gezmek isterseniz bilet almanız gerekmektedir. Ancak benim gibi anatomi tiyatrosuna gezecek zamanınız yoksa bile kesinlikle sarayın içine girip avlu duvarlarını ve tavanı incelemenizi öneririm. Bologna’da gördüğüm en güzel duvar süslemelerinden bazılarıydı. Ayrıca üst kata çıkıp yine aynı şekilde armalarla süslenen duvarlara da bir göz atıp yolunuza devam edebilirsiniz.
Torre Garisenda & Torri degli Asinelli / Garisenda ve Asinelli Kuleleri
Şimdi gelelim Bologna’nın en meşhur simgelerinden olan eğik ikiz kuleler Garisenda ve Asinelli’ye. Maggiore meydanının hemen doğusunda iki dakikalık yürüme mesafesinde yan yana yer alan bu meşhur kuleler aynı zamanda şehrin en güzel manzaralarının da izlendiği yerler. Bologna’lılar bunlara torri pendenti yani yaslanan kuleler diyorlar zira ikisi de yapıldıktan belli bir süre sonra eğilmeye başlamış.
Yapımına 1109 yılında başlanan Garisenda ve Asinelli kuleleri bir dönemler Bologna’nın kent silüetini süsleyen yaklaşık 200 Ortaçağ kulesinden geriye kalan bir avuç kuleden ikisidir. Ortaçağ’da kuleler soylu ailelerin gücünü ve servetini gösterme biçimleriydi ve her soylu ailenin muhakkak kendi gücüne göre bir kulesi olurdu. Ancak Garisenda ve Asinelli kendi dönemlerinde bile diğerlerinden sıyrılmayı başarmış birinci sınıf kulelerdi. Öyleki Dante’nin cehennemi’nde bile bunlardan bahsediliyordu. 50 metre boyunda olan Garisenda eğilmeye başladığı için 14. Yüzyılda tamamlanmadan bırakılmış ve sonradan kısaltılmıştır. Buna güvenlik nedeniyle bugün de çıkmak yasaktır. Rakibi Asinelli ise 97.5 metrelik boyuyla italya’daki ortaçağ kulelerinde 4. Sıradadır. 486 basamak çıkarak tepesine ulaşacağınız Asinelli, size süphesiz Bologna’nın en güzel kızıl manzarasını sunacaktır. Kule bilet gişesi kuleye girip birkaç basamak çıktıktan sonra karşınıza çıkacaktır ve biletler kişi başı 3 euro.
Palazzo della Mercenzia
Kulelerin bitişiğindeki Mercanzia meydanında (Piazza Mercanzia) yer alan ve eskiden esnaf loncası ve tüccarlar için bir toplantı yeri olan bu saray, Bologna’nın en iyi gotik mimari örneklerinden biri sayılıyor. Saray ilginç ön cephesiyle zaten ilginizi çekecektir. Asinelli kulesinden aşağı doğru bakarken de gözünüze çarpan ilginç ve güzel yapılardan birisidir.
San Giacomo Maggiore
Kulelerin önünden Via Zamboni’ye bağlanıp birkaç dakika yürürseniz ilerde sağ tarafta karşınıza çıkacak olan Romanesk-Gotik kilisedir. 1267’de Augustinyenler taradından yaptırılmıştır. Kilisenin bütün dış cephesi güzel olsa da özellikle 1481 yılından kalan ve üzerinde bazı tablo ve freskleri barındıran kuzey kapısı ile kuzey koridorun sonunda bulunan, Bolonya’nın ilk yöneticilerinden Bentivogliolar için bir mozole olarak 1445’te yapıaln Bentivoglio şapelidir(Capella Bentivoglio). İçeride ayrıca Francesco Francia’nın yaptığı altar pano, Lorenzo Costa’nın bazı fresk ve portreleri ve Jacopo della Quercia’nın son eserlerinden olan “Anton Galeazzo Bentivoglio’nun Mezarı”(1435) yer almaktadır. Ayrıca kiliseden çıkarken kilisenin hemen yanında bulunan ve yine Lorenzo Costa’nın birkaç fresk ve tablosunu barındıran “Oratorio di Santa Cecilia”’yı da görmenizi öneririm. Son olarak kilisenin yanındaki Via Zamboni üzerinden Giuseppe Verdi meydanına devam ederken ikisi arasında kalan güzel revaklara da dikkat edin.
Santo Stefano Kilisesi ve Meydanı
Kulelerin yukarısındaki Palazzo della Mercanzia’nın yanındaki Via Santo Stafeno üzerinden devam edince ilerde sizi küçük bir meydan ve tam karşısında da Santo Stefanı Kilisesi karşılar. Küçük tek bir kilise gibi gözükse de burası aslında 7 kilisenin yer aldığı bir manastır kompleksidir. Bu kiliseler arasında 1924 yılında restore edilen Crocefisso, San Sepolcro, Cortile di Pilato ve Romanesk bir manastır yer alır. Bologna’da her sokak ve caddenin açıldığı bir meydan var ve hepsinin de ayrı bir havası var. Sakinliğinden midir nedir bilinmez ama bana en çok huzur veren meydanlardan biriydi kilisenin yer aldığı Santo Stefano meydanı. Dilerseniz meydanda bulunan Cafe delle Sette Chiese’de bir mola verip tam karşınızda yer alan ve diğer ucuysa taa arkadaki Strada Maggiore’ye uzanan ve Bologna’nın en güzel Roman-Gotik yapılarından biri olan Corte Isolani’nin o güzel ön cephesini hayranlıkla izleyebilirsiniz.
San Domenico Kilisesi ve Meydanı
San Domenico kilisesi şehir merkezinin güneyinde yine Maggiore meydanına 5-10 dakika yürüme mesafesinde yer alan 13. Yüzyıl tarihli bir kilisedir. Kilise Ortaçağ’ın en katı tarikatlarından biri olan Dominikenler’e aittir ama kiliseyi ilginç kılan sadece bu değildir. Dominikenler koyu Katolik olduklarından onlara ait kiliseler genellikle gösterişsiz hatta göz korkutucudur. Ancak San Domenico kilisesi 1221’de şehirde ölen Aziz Domenico’nun sonradan yapılan mezarını barındırır ve bu mezar neredeyse Ortaçağ sanat vitrini gibidir. Mezarı tasarlayanlar arasında o zamanlar 20 yaşında olan Michelangelo da vardır. Michelangelo, mezarın sağ tarafındaki diz çökmüş kanatlı melekle beraber Aziz Petronius ve Aziz Proculus’u da yapmıştır. Bu kanatlı melek Michelangelo’nun meleği kanatlı yaptığı tek heykel olması açısından ayrıca önemlidir.
Venedik Penceresi ya da Küçük Venedik / La Finestra Venezia – La Piccola Venezia
Bologna’dayken kendini Venedik’te hissetmek isteyenler için adeta sihirli bir pencere burası=) Via Pella 18 numara’da yer alan küçük pencereden bakınca şehrin altından geçen bir kanalın, üstü açık kısmını görüyorsunuz. Kanal ve etrafındaki renkli duvarların sunduğu şirin manzara gerçekten de kendinizi Venedik’te hissetmenizi sağlıyor. Aslında Bologna’nın altından geçen birçok kanal varmış ve bunlar zamanında tüccarların mallarını daha rahat taşımaları için yapılmış. Bu arada pencerenin karşı tarafındaki sokağa geçerseniz daha geniş açıyla da bakabilirsiniz. Zaman sorununuz yoksa bence burası da Bologna’da görülmesi gereken küçük ama şirin bir nokta.
Bologna’da ne yemeli ve yemek yenecek yerler
Daha önce de Bologna’nın, İtalya’nın gastronomi merkezi olduğunu söylemiştik. Yemek konusunda Fransa’da Lyon ne anlam ifade ediyorsa, İtalya’da da Bologna aynı şeyi ifade etmektedir. Akla ilk gelen lezzet tabiki meşhur bolonez soslu makarna. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir nokta Bologna’lılar bolonez sos demiyorlar, “ragu” diyorlar. Dolayısıyla menüde “ragu” yazıyorsa bolonez sosu buldunuz demek. Şimdi gelelim birkaç mekan önerimize:
Trattoria Anna Maria
Burası Bologna’daki en lezzetli ve en taze Bolonez soslu makarnayı yiyebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Yaklaşık 30 yıldır Bolonya’lıları taze makarna ve geleneksel yemeklerle besleyen Anna Maria teyzemizin Trattoria’sının ünü Bologna sınırlarını çoktan aşmış. Zira biz mekandayken gelenler arasında hem yerliler hem de turistler göze çarpıyor.
Bizim yediklerimiz aşağıdaki fotoğrafta yer alan “Tortellini con brodo” (üstte) et suyu içinde tortellini ve “Tagliatelle ragu sos” (altta) bolonez soslu tagliatelle. Yemekler genelde 7 euro, içecekler 3 euro. İki makarna, bir Frizzante(İtalyanların sevdiği gazlı şarap), bir kola için toplamda 26 euro hesap geldi. Buna 6 euro “coperto” dahil. Aklınızda bulunsun italyada genelde bütün restoranlarda hesaba “coperto” dedikleri servis bedeli ekliyorlar. Bu da genelde kişi başı 2 ya da 3 euro oluyor.
Anna Maria Pazartesi günleri kapalı oluyor. Diğer günler ise öğle yemeği için 12:30/15:00, akşam yemeği için de 19:30/23:00 saatleri arasında açık oluyor. Mekana talep olduğu için gitmeden rezervasyon yapmanızı öneririz.http://www.trattoriannamaria.com/
Mercato di Mezzo
Piazza Maggiore’ye birkaç adım mesafede, Via Clavature üzerinde, Santa Maria Della Vita kilisesinin yanında yer alan Mercato di Mezzo, aslında bir yemek pazarı ve şehrin de en eski yemek yerlerinden bir tanesi. Tarihi çok eski zamanlara gitse de 2014 yılında restore edildiği için içerisi modern bir görünüme sahip. Bu küçük kapalı yemek pazarında peynirci, makarnacı, şarapçı, tatlıcı, fast food yemek ve sandviç yapan yapan dükkanlar var. Bizim Mercato di Mezzo’daki tercihimiz aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz “De Gusto” makarnacısı. Değişik türdeki makarnalar çeşit çeşit soslarla hazırlanıp servis ediliyor. Makarnalarının hepsi oldukça lezzetlidir. “Capppelletti ragu sos” mantı gibi hazırlanıp, ragu sos dedikleri bolonez sosla servis edilen makarnalarıysa şiddetle tavsiye edilir. Fiyatlar genelde 8 Euro civarı.
Tamburini
Via Drapperie’yle Via Caprarie’nin buluştuğu yerde köşe başında yer alan ve 1932 yılından bu yana hizmet veren şehrin en güzel ve en lezzetli şarküterilerinden biri burası. Zaten ismi Tamburini Salsamenteria diye geçiyor. Salsamenteria’lar soğuk et ve peynirlerin satıldığı dükkanlar demek.
Oldukça güzel bir binada yer alan Tamburini’nin dış duvarında da fakirler için para toplayan Father Marella’nın bir plakası yer almaktadır. Tamburini’nin restoran kısmında oturup sipariş verebilir ya da dilerseniz cama doğru dizdikleri soğuk yemekler ve mezelerden paket yapıp dışarıda yiyebilirsiniz.
Gamberini Bologna
1907 yılından beri faaliyet gösteren Bologna’nın en eski pastanesi. Neptün çeşmesinin yer aldığı Piazza Nettuno’nun önündeki Via Ugo Bassi 12 numarada yer alıyor. Biz cannoli’sini çok beğendik. Ancak aklınızda bulunsun Gamberini’nin ayrıca biscotti, pandoro, zeppore ve şahane meyveli turtalarını denemelisiniz.
Paolo Atti & Figli Panifico
Kuruluşu 1880 yılına denk gelen ve Bologna’nın abartısız en güzel Tortellini’sini yapan fırın burası. Hem Via Caprarie 7 numarada hem de Via Drapperie’de Tamburini’nin yanında olmak üzere iki şubesi var. Hepsi ev yapımı olan tatlı ve tuzlu spesyalitelerinden denemenizi öneririz.
Cremeria Funivia Dondurmacısı
Burası bizim Bologna’daki en güzel dondurmayı yediğimiz yer ve kesinlikle tavsiye ederiz! Hatta şimdilik bizim için İtalya’daki en güzel üç dondurma yerinden bir tanesi. Diğer ikisi sırasıyla: San Gimignano’daki “Gelateria Dondoli” ve Floransa’daki “Gelateria Santa Trinita” dondurmacıları.
Cremeria Funivia’ya gitmek için Sa Petronio kilisesinin yanındaki Via dell’Archiginnasio’dan girip devam edin yolun sonunda sola döndüğünüzde birkaç metre ilerde sağda Piazza Cavour meydanı var, meydanın solunda kalıyor. Dondurmacının tam karşısında yani meydanın diğer tarafında ise Banca d’İtalia binası var, bunu iyi not edin çünkü siz de benim gibi fotoğraf meraklısıysanız, binanın revaklarına bayılacaksınız. Zira Bologna’da gördüğüm en güzel süslemeleri revaklar (portico) bu binanın altında diyebilirim, kanıtı da aşağıdaki fotoda =) Cremeria Funivia’dan dondurmanızı alıp bu revaklarda küçük bir mola verebilir hatta dondurma ve revak ikilisiyle artistlik pozlar bile yakalayabilirsiniz=)
Çok uzun bir yazı olduğunun farkındayım ama mümkün olduğu kadar çok güzel noktayı paylaşmak istedim. Yazı ya da Bologna ile ilgili fikir ve düşüncelerinizi aşağıdaki yorum kısmından benimle ve diğer okuyucularla paylaşabilirseniz çok memnun olurum! Ayrıca yazı başka seyahatseverlerin de ilgisini çekebileceği için paylaşabilirseniz sevinirim. Teşekkürler eşlik ettiğiniz için, selamlar, sevgiler =)